🌤️ Van Gölüne Kıyısı Olan Bitlis Ilçesi

N4CLMb. ┕Farketmez ┕Ahlat6 ┕Aydın Merkez3 ┕İzmir Merkez2 ┕Balıkesir Merkez1 ┕Bitlis Merkez1 ┕Kuşadasi1 ┕Tatvan1 Son güncellenme Geçen gün Geçen hafta Son 15 gün Geçen ay Fiyat TL Metrekare aralıkları 0 TL - TL TL - TL TL - TL TL - TL TL - TL TL - TL TL - TL TL - TL TL - TL TL - TL TL +✚ Daha fazlası... odalı 1+ odalı 2+ odalı 3+ odalı 4+ odalı Alan metrekare Metrekare aralıkları 0 - 15 metrekare 15 - 30 metrekare 30 - 45 metrekare 45 - 60 metrekare 60 - 75 metrekare 75 - 120 metrekare 120 - 165 metrekare 165 - 210 metrekare 210 - 255 metrekare 255 - 300 metrekare 300+ metrekare✚ Daha fazlası... banyolar 1+ banyolu 2+ banyolu 3+ banyolu 4+ banyolu Harita > üzerinde bu emlakları 15 görün Bulanık Kazası - Coğrafi Özellikleri Osmanlı’nın son dönemlerinde Bulanık kazası, Bitlis vilayetinin Muş sancağının bir ilçesiydi ve Ermeni dağlarının en çok tahıl yetiştiren ilçelerinden biri olarak biliniyordu. İlçenin aslen Türkçe olan adı yörede aynı zamanda Bulanıkh, Bulanukh ya da Bulanığ olarak da telaffuz ediliyordu. Muhtemelen "bulanık" ismi bir zamanlar ilçenin çoğunu kaplayan siyah toprağın çamurlu, tortulu yapısından geliyordu. [1] İlçenin Ermenice tarihi adı Hark'tır. Büyük Ermeni Krallığında MÖ 4-MS 5 Duruperan aşkhar'ının eyalet bir kavar'ı ilçe. Görünüşe göre Hark eyaletten bitişik üç ilçeyi de Abahunik, Khorkhorunik ve Bıznunik kapsayan büyük bir alanı kaplıyordu. [2] Erken ve geç ortaçağ boyunca ve onu takip eden Osmanlı döneminde Bulanık bölgesi, Hark ve antik Ermeni Krallığının Khorkhorunik ilçesinin bölümleriyle örtüştü. [3] Bulanık Kazası Ermeni köyleri Osmanlı dönemindeki isimleriyle verilmiştir. Bulanık kazası Muş'un kuzeydoğu kısmında yerleşikti. Muş Ovasının kuzey sınırından Murat Aratsani Nehri'ne ve karşıda Hamur Dağı sırtlarına uzanıyordu. [4] Bulanık'ın doğu ve kuzeydoğuda Muş sancağının başka bir ilçesi olan Malazgirt kazasıyla sınırı vardı. Kuzeybatıda Erzurum eyaletinin Khonus kazasıyla sınırı vardı. İlçenin güneydoğuda ise en yüksek noktası Süphan Dağı Nekh Masik olan Bıznunyats sıradağları boyunca Bitlis eyaletinin Khılat kazasıyla sınırı vardı. Bulanık, batı ve güneybatıda Muş sancağının diğer iki ilçesi Varto ve Muş ile komşuydu. Bulanık kazasının uzunluğu 61 km 38 mil genişliği 24 km 14 mil olarak tahmin edilmektedir. [5] İlçenin önde gelen kasabası Bilican Dağının kuzeydoğusu ve Haçlı Gölünün kuzeyinde, Kor-Cur Deresi Güllüce ya da Körsu Deresi sol kıyısında, Muş-Malazgirt yolunda Muş'un 78 km 49 mil kuzeydoğusunda yerleşik olan Kop’tu. 1 Élisée Reclus'un "Evrensel Coğrafya"sının The Universal Geography baş sayfası, 9. Cilt Güney-Batı Asya, Londra, Henry Finnis Blosse Frederick Millingen'in "Kürtler Arasında Vahşi Yaşam" Wild Life among the Koords kitabının baş sayfası, Londra, 1870. Bulanık arazisi öncelikle büyük, boş ve düz bir araziden ve az miktarda sıradağ ve tepecikten meydana gelmekteydi. Bulanık’ın kuzeybatı ve batıdaki bölümleri çoklukla dağlıktı. Bilican dağları, Bulanık kazasını batı ve doğu ya da resmi ifadeyle yukarı ve aşağı olarak nahiye denilen küçük bölgelere ayırmıştı. İki nahiye de alçak ve geniş düz arazilerle kaplı olmasına rağmen Aşağı Bulanık’la karşılaştırıldığında Yukarı Bulanık’takiler Aratsani Nehri tarafından çevrelendiklerinden daha geniş ve uzak bir mesafeye yayılıyorlardı. [6] Ermeni köylerinin çoğu sadece söğüt ve kavakların yetiştiği seyrek ağaçlıklı, çayırlar ve ekim arazisiyle tablo gibi bir manzara içinde çevrelenmişti. [7] Bunun sonucunda köylüler yakıt olarak tezek kullanıyorlardı. [8] Türk ve Kürtlerle karşılaştırıldığında Bulanık Ermenilerinin coğrafi konumu avantajlıydı. Ermeni nüfus doğudan batıya değişen bir yoğunlukta Ermeni Dağlarının ötesine kadar uzanıyordu. Muş’un kalabalık Ermeni nüfusu Müslüman kesmin ikiye ayıran bir tampon bölge yaratmıştı. [9] Van Gölü'nden Nemrut Dağı'nın görünüşü. Kaynak Lynch, Armenia Travels and Studies, volume 2 The Turkish Provinces. London, 1901. Bulanık’ın dağlık alanlarının zirve noktası, sivri uçlu bir sırt olarak yükselen, yüksekliği 2743 m/9000 fit bir kaynağa göre 2950 m/9678 fit olan engebeli Bilican Dağlarıydı. [10]Bilican güneyden kuzeydoğuya, Nazik ve Haçlı gölleri arasından onların batısına doğru uzanıyordu. Yakındaki Nemrut Dağı Sarakın ve Süphan Nekh Masik dağlarıyla birlikte adı Ermenice “Sipani net” olan Sipan’ın oku bir üçgen meydana getiriyorlardı. [11] Dağ kütlesinin birçok bayır ve zirvesi vardı, en yüksek olanı aynı ismi taşıyordu. Diğer zirvelerin isimleri Duman, Perti sar, Şekh-is, Coc Hayat, Pokr Hayat, Khandzar, Kosa sar, Kalvakar, Crovloro sar, Coc zhakhnots, ve Şakar-bulağ idi. [12] Türkçe isimleri ise; Bilican Tepesi, Ziyaret Tepesi, Vangesor Tepesi, Avni Kalesi Tepesi, Şeyhtokum Tepesi, Karaburun Tepesi ve Hasan Tepesi. Hangi Türkçe kelimenin Ermenicedekine karşılık geldiğini saptamak mümkün görünmüyor. Geçmişte Bilican daha sık ağaçlı idi ve zirvelerden birinde Ekestar Ermenice üzüm bağı anlamına gelen Aykestan’ın Türkçeleşmiş hali adında bir meyvelik vardı. [13] Bir anane dağın adının Ermeni ulusunun atası Hayk Nahabed tarafından savaşta okla vurularak öldürülen Babilon Kralı Bel’den geldiğini aktarır. Bel’in cesedi dağın tepesinde yakıldı böylece dağ “Bel+a+can", Ermenice “Bel’in vücudu” oldu. Bu versiyon dağın diğer adı olan Ermenice mezar, kabristan anlamındaki Kerezmank ile destekleniyor. Bununla beraber yerel bir hikâye dağın ismini, krallığı dağın eteklerine kadar uzanan Kral Becan’dan aldığını anlatır. Yine başka bir teoriye göre dağ adını Khalt ilçesi Pırkhus köyünün Ermeni sakinlerinin “blec” dedikleri bayırdan esen meltemden almış da olabilir. Kürt ve Pers dillerinin gramer kurallarına dayanarak blec, “blec+an” kelimesinin tekil hali olabilir. [14]Köylübaba yükseklikte Bilican’dan sonra ikincidir. Khınus ilçesi, Muş sancağı Khandrez nahiyesi ve Aşağı Bulanık nahiyesinden meydana gelen üçgenin ortasında, yarımada şeklinde, ormanla kaplı bir dağdır. Bilican Dağı ve Hamur Sıradağları arasında Sıradağları, doğu duvarı güneye, neredeyse Aratsani’nin sağ kıyısının yukarısına doğru bir miktar uzanan büyük yükselti bloğuna bağlanıyordu. Bu çıkıntı ve Hamur sıradağlarıyla şekillenmiş bu derin vadi, güneybatıdan kuzeydoğuya uzanan, büyük bir çukurluğun ardından ana sıradağların eteklerine bağlanan Köylübaba’nın heybetli kütlesi tarafından doldurulmuştu. [15] Khınus Ovası'nın büyük çukurunun da ötesine uzanan Hamur Dağı'nın sırtı. Kaynak Lynch, Armenia Travels and Studies, volume 2 The Turkish Provinces. London, 1901. Yükselti bloğunun bu bölümünün bir kısmı Zernak Sıradağları olarak biliniyordu. Zernak Dağları kuzeyden güneye uzanıyordu ve Hamur’un doğusunda Püragın Nehri Bingöl Su vadisine alçalmadan önce hatırı sayılır bir yüksekliğe çıkıyordu. [16]Aşağı Bulanık’ın güneybatı ucunda Aratsani Nehrinin sağ kolu olan Çarbohar’dan uzanan Kosur Sıradağları yükseliyordu ve Muş Ovasına bağlanıyordu. Böylece Osmanlı Muş sancağının iki ilçesi arasında doğal bir bariyer oluyordu Bulanık ve Bulanık’ın güneydoğu bölümünde Kekerlu köyü yakınlarında yerel deyişle “kerner” ya da “kraner” olarak adlandırılan isimsiz kayalık tepecikler vardı. Mecitlu Köyünün aşağısından Püragın'a Bingöl Su bakış. Kaynak Lynch, Armenia Travels and Studies, volume 2 The Turkish Provinces. London, 1901. Aynı zamanda Bulanık’ta komşu ilçelere geçmekte kullanılan birçok dar vadi ve geçit de vardı. Bunlar güneybatı kısmında Zatkha-getuk geçidi, Aşağı Bulanık’ın güney ucunda Kela-raşu boğazı, Yukarı Bulanık’ın güney ucunda Muş ve Khlat ilçelerine geçiş sağlayan Kersa-getuk boğazı ve kuzeye Khınus ilçesine doğru uzanan Zernaka patikasıydı.[17]Bulanık’ta aynı ismi taşıyan en büyük ovası, toprakları mükemmel kalitede tahıl veren bütün Ermeni Platosunun en verimli arazilerinin bazılarını barındırıyordu. [18] Buğdaya ek olarak Bulanık Ovası özellikle iyi tür arpa ve darı üretiyordu. [19] Ova, Dutağ köyünden güneybatıya Teğut köyüne 69 km 43 mil uzunlukta ve Khınus Nehrinin doğu kıyılarından Haçlı köyüne 26 km 16 mil genişlikte uzanıyordu. Kuzeydoğuda ovanın başlangıcı Malazgirt’in kuzeyi, Dugnuk köyü yakınlarında Aratsani Nehri vadisinin bir parçası sayılıyordu. Güneybatıda ova, Liz Tepeleriyle Muş platosundan ayrılıyordu. Güneydoğuda Süphan Dağı ovayı Van Gölünden ayırıyordu. Ova batıda Bilican Dağlarının öbür tarafına ve dış sınırlarına başka bir büyük düz arazi uzantısına ulaşıyordu. Ovanın orta bölümü Aratsani Nehri ve Meğraked, Patnots ve Khınus nehirlerinin birleşmesinden diğer alçak bölgeleri aşağıdaki ovalara dahildi. Adını Khazan olarak bilinen gölün isimlerinden birinden alan Khazana Ovası, Haçlı Gölünün batı kıyısından başlayıp Kekerlu köyünün doğusuna doğru genişleyerek yakınlarında ovalar ve yerel ağızla “hakon” denen kum kaplı verimli düz arazi hatları vardı. Acı Su, Şorer, Bastovar, Alis ve Şamb isimlerini taşıyorlardı. Bunlar Aratsani Nehri kıyılarından Bulanık Ovası’nın Gılyıç-getuk geçidiyle bağlandığı Alaşkert’e kadar olabildiğine batı yönünde genişleyen Oşagan veya Havtrang Vadisi’nin Kürtçeden tercümesi 7 renk büyük uzantılarıydılar. Bulanık’ta bu hakonlar, Malazgirt’ten Zernak Dağları eteklerine kadar uzanıp Çarbohar kıyıları boyunca bölgenin ötesine, Muş Ovasının içine devam Bulanık’ta Liz kasabası yakınında Kopo adlı bir meyve bahçesi ve Şakhberat köyü yakınında düz bir ova vardı. Goğag köyü yakınında da isimsiz küçük bir düzlük su boldu; sayısız nehir ilçenin ovalarına büyüğü Ermeni dağlarının ana nehiri adını hak eden Aratsani’ydi. Ayrıca Murat Nehri ya da Doğu Fırat olarak da biliniyordu. Aratsani, Aladağ Tsağkants Dağları yakınında doğup Tondrak Tendürek? Dağı kuzeyinde Diyadin köyü yakınındaki bir boğaza akıyordu. Burada kıyılar boyunca antik çağda “Varşaki çermugner” olarak bilinen huni şekilli çukurlardan sıcak sülfür püskürüyordu. Anlamlı olarak Ermeni asilzade Sahak II. Pakraduni’nin kardeşi Varşak’tan sonra isimlendirilmişlerdi. Batıya Malazgirt ve Bulanık’a, Khınus Nehri ile birleştiği Şirvanşekh köyü yakınına, Meğraked Nehri ile birleştiği Muş Ovasına aktıktan sonra Aratsani, Fırat ile buluşuyordu. [20] Yerel halk nehir suyunu tarım amacıyla kullanmıyordu. Ama kıyısı boyunca uzanan vadi ve çimenlik alanlarda verimli toprağın meyvelerini topluyorlardı. Khınus Nehri ve kolları, aynı şekilde diğer sayısız nehir ve derenin suyu tarım için bir dere, Haçlı Gölü’nün kuzey kıyısından çıkıyordu ve Kor-çur olarak biliniyordu. Bir kaynağa göre bulanık suları nedeniyle ismini Ermenice kör, kirli anlamına gelen bi kelimeden almaktaydı. [21] Başka bir kaynak derenin orijinal isminin, antik Duruperan eyaletindeki Kori ilçesinden türeyen Koro-dzor olduğunu ileri sürüyor. [22] Kor-çur sığ bir dere olmasına rağmen suları kıyılar boyunca hakonlar oluşturuyor, tarım alanlarını suladığı ve su değirmenlerine güç sağladığı için köylüler açısından hayati bir önem taşıyordu. Şeykhyakub köyü ve Kop yanından akan dere kıvrılarak batı yönüne gidiyor ve sonunda sol kolu olarak Aratsani Nehri’ne başka dere, Beruş Deresi, Haçlı Gölü’nün güney kıyısından çıkıyor ve Piran köyüne doğru akıyordu. Sev-çur deresi Kop’un güneybatısında ve Bilican Dağının kuzeyinde yükselen Gonklik tepeciğinden çıkıyordu. Dere daha sonra sularını Kor-çur’a boşaltıyordu. Daha öncesinde Sev-çur, Kop yakınında halis topraklı Alis ovasına varıp sazlık bir bataklık oluşturuyordu. Zaman içinde bataklık kurudu ve çok büyük bir çayıra ya da Lza-çur Mollokent Deresi olarak da bilinen Lza-ked Aratsani Nehri’nin sol koluydu. Nehir Van Gölü’nün kuzeybatısında, Piyonk ve Mollakent köylerinin yakınında, Bilican Dağlarının batı sırtlarındaki kuyulardan fışkırdığı bir bölgede köyü yakınında Aratsani Nehriyle birleşmeden önce batıya, Aşağı Bulanık’a doğru akarak tarlaları suluyor, su değirmenlerini iki göl vardı Aslında biri gölcük olup 10 km kare 4 mil kare alan kaplayan ve en derin noktası 7 m 23 fit olan Haçlı Gölü ve 44 km kare 17 mil kare alan kaplayan ve en derin noktası 50 m 164 fit olan Nazik Gölü. Haçlı Gölü’nün rakımı m/ fit Nazik Gölü’nden alçaktı m fit. Bulanık kazası Kaynak Vital Cuinet, La Turquie d’Asie géographie administrative, statistique, descriptive et raisonée de chaque province de l’Asie-Mineure, volume 2, Paris, 1891 Haçlı Gölü, gölün diğer isimleri Bulama ya da Çamurlu’ya ilham veren, tipik koyu tortul bir maddeyle doluydu. [23] Göl aynı zamanda Khaçi, Khaçan, Khaçlıva, Khazan ya da Khazana ve Bulanık olarak da biliniyordu. Kürtler göle 18. yy ortalarında İngiliz arkeolog Austen Henry Layard’ın bahsettiği [25] Asurca Şailu isminden türeyen Gola Şelo [24] diyorlardı. Göl neredeyse 3-4 km 2-3 mil çapında bir daire şeklindeydi, suyun rengi çamurlu kahverengiydi. Çürüyen bitkisel maddelerden kaynaklanan kokuşmuş, mide bulandıran bir koku yayıyordu. [26] Kayalık kenarları olan bu gölde su tatlıydı ve balık boldu. Göldeki iki adacığın üstü, onlara biraz kireç katan ince bir kuş pisliği katmanıyla kaplıydı. Kendisinden çıkan iki dere yakındaki tarım arazilerini suladığı için, Haçlı’ya “Yukarı Bulanık’ın Nili” denmesi anlamlıydı. Haçlı gölüne komşu yüzey, doğu ve güneyde düzken, batı ve kuzeyde Bilican Dağlarının alçak kısımları göl kıyısına doğru iniyordu. [27]Efsaneye göre Haçlı sularında kızgın atlar ve mandalar yaşayan gizemli bir göldü. Mandaların zaman zaman sudan çıkıp inekleri döllediği ve bembeyaz bir ırk yarattığı söyleniyordu. Bir başka efsaneye göre gölün batı kıyısındaki Latar köyünde putperest kral Proş’un sarayı vardı. [28] Kesin olmayan diğer kaynaklar sarayın Kela Oşk ya da Kürtçe “Qâlê hošîk” adlı küçük bir kalede olduğunu, kalıntılarının gölün kuzey kıyısında ve Kop’taki Surp Taniel manastırının kuzeybatısında bulunabileceğini gösteriyor. [29] Kral ölmeden önce çelik kılıcının Erm. havluni tur göle atılmasına karar verir. Amacı üç oğlu arasında çatışma çıkmasını önlemektir. Kral her birine bu arzusunu yerine getirmelerini emreder. En büyük ve ortanca sırayla kılıcı alırlar ve babalarına gölün suyuna attıkları yalanını söylerler. Ama hileleri ortaya çıkar. Sadece en genç olan babasının emrini yerine getirir ve anlatılana göre kılıç battıktan sonra göl çalkalanmaya, suları bulanmaya ve derinlerden yüksek sesler yankılanmaya başlar. Efsaneye göre gölün dibinde cesur yürekliler hükmederlermiş ve bunların en kudretlisi kılıca sahip çıkmış ve başının altına koyup sıkıca kavramış. Karşılığında diğer cesuryürekliler her hafta ona karşı yürüyüp büyülü kılıcı ondan almak için dövüşmüşler. Bu savaş gölün dalgalanmasına, suların bulanmasına ve derinlerden yüksek sesler çıkmasına neden olmuş. Kral gölün suları kuruduğunda cesuryürekliler arasında çıkan bu savaşı kazananın kılıcı elinde tutan kişi olacağı kehanetinde bulunmuş. [30] Haçlı Gölü batı kıyısında ve Bilican Dağları kuzeybatı eteklerinde Osmanlı döneminde Kharabaşehir olarak bilinen tarihi bir yerleşim vardı. Antik tarihçilere göre Babil’den Ararat bölgesine doğru çıkışından sonra Hayk Nahabed tarafından kurulmuştur. Van Gölü’nün kuzeybatısındaki ovada bir yerleşim kurup, buraya kendi adını vermişti Haygaşen Hayk tarafından yapıldı. [31]Haçlı Gölü’nün güneyinde Nazuka lic olarak da bilinen temiz su gölü Nazik uzanıyordu. Göl adını neredeyse kesin olarak kibar, zarif anlamındaki Ermenice nazeli kelimesinden almaktadır. Göldeki su yumuşak, temiz, tatlıydı ve bu sebeple içilebilirdi. Nazik Gölü oval şekilliydi. Gölde bir adacık vardı. Gölde pelikan çoktu, ayna gibi sularda tek olarak yüzerl ya da uçarken birden suya inerlerdi. [32] Yüzeyin aşağısında balıklar boldu ve büyük miktarda lezzetli alabalık bulunuyordu. Balık yılda sadece tek bir döneminde, Mayıs sonuna doğru yakalanırdı. Göl ve çevresinin sunduğu manzara olağanüstü derecede tablovariydi. Tüm manzara sakin ve tatlı romantizm havasıyla kaynaşmış gibiydi. Suyun yumuşak ve dingin yüzeyi, etraftaki manzaranın hatlarını ve değişken tonlarını yansıtıyordu. Gölü besleyen beş dere varken, gölden iki dere çıkıyor, biri Liz kasabası yakınında Aratsani Nehri’ne doğru, diğeri Khılat köyü yakınında Van Gölü’ne akıyordu. [33] Nazik gibi bir gölcüğün bir göl ve nehire su göndermesi nadir görülen bir olguydu. [34] Gölden su akışı 20. yy başlarına kadar devam etti; daha sonra yol ve hidro-teknik tesislerinin inşasıyla su akışı ve Nazik gölleri, Bulanık’ın kasvetli ve sarı manzarasına ve onların güneydoğusunda Van Gölü’nün hemen kuzeyindeki kar kaplı Süphan Dağı’ndan gelen cazibeye bir güzellik dokunuşu veriyorlardı. metreye 13,314 fit ulaşan bu sönmüş volkan, ucu kesik külah şeklindeki büyük kubbesiyle Ermeni Dağlarının Ağrı’dan Ararat/Masis sonra ikinci en yüksek zirvesiydi. Dağın etekleri çayırlarla ve gösterişli, güzel kokulu çiçeklerle kaplıydı. Dağın alt kısımlarında temiz sulu küçük göller vardı. Bulanıklılar, Süphan Dağı eteklerinde bir yanda Van Gölü’nün sularının güzel görüntüsüne, diğer yanda Bulanık ve Malazgirt ilçelerinin güzel manzaralarına hayran kalırlardı. Badnots Ovası'ndan Süphan Dağı'nın görünüşü. Kaynak Lynch, Armenia Travels and Studies, volume 2 The Turkish Provinces. London, 1901. Bulanık’ta iklim ılıman, dağlık arazi ve lezzetli kaynak suyu nedeniyle sağlık için elverişliydi. Verimli toprak nemli ve kum renkli [35] ya da sabanla sürülen yerlerde parlak kahverengi izliydi. [36] Bulanık üstünde yerel bitki örtüsüne etki eden birbirine rakip iki rüzgâr esiyordu. Biri yerel Ermenilerin Mışo kami dediği güneybatıdan gelen sıcak ve kuru rüzgârdı. Buğdaylar üzerinde kırmızımsı bir tabakaya neden olur, başakları eğer ve tahılları zayıflatırdı. Diğeri Acmu kami; Pers Körfezi’nden gelip, Van Gölü civarında yön değiştiren canlandırıcı ve hoş rüzgâr ürünlere serinlik ve nem başlayan kışlar ne dondurucu soğukluktaydı ne de don getiriyordu. Ama kar aralıksız yağıyor, sıklıkla diz hizasına ulaşıyordu. Kış gündönümünden sonra hava soğur ve toprak donardı. Muş’ta Nisan ortasına kadar süren kışlar erken geliyordu, genellikle Kasımda bazen Ekimde. Keskin kış yaklaşık 40 kasvetli gün sürüyordu. Haçlı Gölündeki 71 cm 24 inç kalınlığında olabilen buz tabakaları, ilçenin uzak köşelerinden haftalarca duyulabilen bir gürültüyle kırılırdı. Ağır bir sis, geceleri ilçenin üstüne çöker, şafakta dağılıp dağlara yönelirdi. Kış tipi veya alçaktan esen kar getiriyor ya da ikisinin karışımını ve satani kami denen fırtına ve kasırgalar göğe yükseliyordu. Sonraki kuzeyden gelen dondurucu meltemin adı parzeğ idi. Gökyüzünü temizleyip baharın geldiğini işaret ayında gökyüzü loşlaşır ve bulutlar kararır, zaman zaman derin kar örtüsü üstünde etkisi olmayan sağanak yağışlar olurdu. Güneyden gelen harav kami adlı sıcak rüzgârın da yardımıyla yağmur yavaş yavaş karı yumuşatır ve erimesine neden olurdu. Van Gölü'nün iklimsel etkisi ilçenin doğu bölgelerinde verimli siyah bir toprak meydana getirmişti. Yağışlar Nisan ortasından başlayarak şiddetlenir, kışın gerçekten gidişini ve baharın uyanışını işaret sıcak ve yakıcıydı, bazen dağların etrafında koyu sis olurdu. Yaz zamanı Bulanık'ta meşe ya da dişbudak gibi yapraklı ağaçlarda, beyaz taneler ya da buz topağı şeklinde ortaya çıkan çömert bir kudret helvası hasadı yapılırdı. Kudret helvasının şekerlenmiş bal gibi bir tadı olduğundan, Muş Ermenileri ona “Surp Garabed’in helvası” Vaftizci Yahya'nın helvası diyorlardı. “Gazba” ya da “gazben” de denilen kudret helvasından Kitabı Mukaddes'te Mısır'dan çıkışlarından sonra Sina Çölü üzerinden Vaad Edilen Topraklara geçmelerine yardımcı olması için Tanrı tarafından İsrailoğullarına gönderilen yiyecek olarak bahsedilir. [37]Sonbaharda kuru havalarda toprak 15 cm 6 inç derine kadar işleyebilen kırağıyla kaplanırdı. Bununla birlikte yağmur eşliğinde sürekli esen sert rüzgârlar nedeniyle sonbahar mevsiminin büyük kısmı keskin soğuk olurdu. Sonbahar sonları, hüsis kami denen, beklenmeden çıkan ve hızla ilerleyen delici kuzey rüzgârını getirirdi. [1] Bensé. Bulanıkh gam Hark kavar Bulanık veya Hark ilçesi, Ethnographical Journal, Cilt 5, Tiflis, 1899, s. 9. Ermenice[2] Hakobyan, Tadevos, Hayastani badmagan aşkharhakrutyun Urvagtser Tarihi Ermenistan Coğrafyası Anahatlar, Erivan, Erivan Devlet Üniversitesi Yayını, 2007, s. 159. Ermenice[3] Kévorkian, Raymond ve Paul Paboudjian, Les Arméniens dans l’Empire Ottoman à la veille du genocide Soykırım Arifesinde Osmanlı İmparatorluğu Ermenileri, Paris, ARHIS, 1992, s. 498.[4] Lynch, H. F. B., Armenia Travels and Studies, volume 2 The Turkish Provinces, Londra-New York, Longmans, Green, & Co., 1901, s. 345.[5] Bensé, s. 11.[6] A-Do Hovhannes Ter-Martirosian. Vani, Bitlisi yev Erzrumi Vilayetnerı Van, Bitlis ve Erzurum Vilayetleri, Erivan, Dıbaran Kultura, 1912, s. 144. Ermenice[7] Mirakhorian, Manuel. Ngarakragan uğevorutyun i hayapnag kavars Arevelyan Dacgastani Ermeni Nüfuslu Doğu Türkiye’ye Resmedici Bir Yolculuk, İstanbul, Bardizbanyan Matbaası, 1885, Cilt 3, s. 67. Ermenice[8] Philippov, Vladimir N. Voennoe obozrenie Aziatskoi Turcii Asta Türkiyesinin Askeri Değerlendirmesi. Saint Petersburg Landau Publishing House, 1881, s. 20-21. Rusça[9] Lynch, s. 425.[10] A-Do, s. 144.[11] Hakobyan, Tadevos, Stepan Melik-Bakhışyan ve Hovhannes Barseğyan, Hayastani ev haragits şırçanneri değanunneri pararan Ermenistan ve civar bölgelere ait yer isimleri sözlüğü, Cilt 1, Erivan, Erivan Devlet Üniversitesi Yayını, 1986, s. 702. Ermenice[12] Bensé, s. 12.[13] Bensé Sahak Movsissian. Hark Mışo Bulanıkh Hark։ Muş’un Bulanık’ı, Ermeni Etnografisi ve Folkloru, Cilt 3, Erivan, Sovyet Ermenistan Bilimler Akademisi Yayını, 1972, s. 33. Ermenice[14] Bensé, Bulanık veya Hark, s. 12.[15] Lynch, s. 333, 350.[16] s. 347.[17] Bensé, Bulanık veya Hark, s. 11, 13.[18] Lynch, s. 344-345.[19] Prothero, G. W. Der.. Armenia and Kurdistan Ermenistan ve Kürdistan, Londra, H. M. Stationery Office, 1920, s. 50, 65.[20] Avetissian, Kamsar, Hayrenakidagan Etiudner, Erivan, Sovedagan Kroğ, 1979, s. 32. Ermenice[21] Bensé, Bulanık veya Hark, s. 15.[22] Hakobyan ve çalışma ark., Cilt 3, s. 236-237.[23] Lynch, s. 344.[24] Hambavaber, Sayı 25, 1916, s. 797.[25] Layard, Austen H., Discoveries among the Ruins of Nineveh and Babylon, New York, Harpers & Brothers, 1853, s. 16-17.[26] Oswald, Felix, A Treatise on the Geology of Armenia, Iona, Beeston, Nottinghamshire, yazar tarafından yayınlanmıştır, 1906, s. 175-176.[27] Lynch, 343.[28] Bensé, Hark։ Muş’un Bulanık İlçesi, s. 48.[29] Bensé, Bulanık veya Hark, s. 14.[30] Sırvandztiants, Karekin, Hamov-Hodov Tadıyla-Kokusuyla, Cilt 1, Hay Krakedneru Paregamner, Ermeni edebiyatçıların dostları, Sayı. 16, Parisi Araks Publishing House, 1949, s. 83-85. Ermenice[31] Hakobyan ve çalışma ark., Cilt 3, s. 339 ve Cilt 2, s. 690.[32] Lynch, s. 323-324.[33] Millingen, Frederick, Wild Life among the Koords Kürtler arasında vahşi yaşam, Londra, Hurst & Blackett Publishers, 1870, s. 93-94.[34] Reclus, Élisée, The Universal Geography, volume 9 South-Western Asia Evrensel Coğrafya, Cilt 9 Güneydoğu Asya, Londra, J. S. Virtue & Co., 1891, s. 167.[35] Mirakhorian, s. 67.[36] Lynch, s. 258.[37] Serovpyan, Sarkis, “Dikranagerdın u mananan” Diyarbakır ve kudret helvası, Agos, 9 Mart 2015, Ermenice Türk medeniyetinin Anadoluda ilk filizlendiği dönem olan Selçukluların, bir nevi yaşayan şehirlerinden olan Bitlis aslında o büyük medeniyetin hala yaşayan anıtı şeklinde. Camisi, medresesi, köprüsü ve aslında öbür dünyaya ait edebi istirahatgatı olan kümbet ve mezar taşlarıyla Selçuklu’nun ölmeyen mekânı bir şehir burası. Öte yandan Doğu Anadolunun zorlu coğrafyasında doğanın sıra dışı güzellikleri bir arada sunduğu bir yer. Anadolu’nun az sayıdaki volkanik dağlarından Nemrut ve üzerinde dünyadaki örnekleri arasında öne çıkan krater gölü ve Van Gölünün varlığı Bitlis’in göz kamaştıran özelliklerinden. İsim kaynağı olarak Makedonyalı Büyük İskendere kadar inen efsanelerin eşliğinde Bitlis’in bilinen tarihi Neolitik Çağa kadar inmekte. Doğu Anadolu’da Van Gölü’nün kıyısındaki bu kent, konumu nedeniyle Anadolu kıstağı ile hem Avrasyaya hem de Mezopotamya arasında önemli bir noktada yer alır. İlin volkanik dağları olan Süphan ve Nemrut Dağları’ndaki volkanik cam olan obsidyen kaynakları ilin erken tarihindeki önemine işarettir. MÖ. I. Bin sırlarında Urartu Devletinin sınırları içerisinde yer alan Bitlis, daha sonra Asur, Med, Pers, Hellenistik ve Roma hâkimiyetleri içine girer. Şehrin ismi Büyük İskender’in il merkezindeki kaleyi yaptırdığı komutanı Bedlisten geldiği ileri sürülen efsanesiyle Bitlis, Bizans’ın ardından Anadolu’daki Türklerle ilk tanışan topraklar olmuş. Tabii ki bu tanışma aslında ilin günümüzdeki karakterini de şekillendiren en önemli dönüm noktası da olmuş. 13. yüzyılda Eyyübiler, sonrasında Harzemşahlılar ve Moğolların işgalini yaşayan Bitlis, 1514 yılındaki Çaldıran Savaşıyla Osmanlı egemenliğine girmiş. İlin toprakları tarihindeki en büyük yıkımlardan birini ise I. Dünya savaşı sırasında Rus ordularının işgalinde yaşamış. 1915 yılının Temmuz ayında orduların Bitlis’i işgal etmek için harekete geçmesiyle Bitlis halkı büyük bir göçe başlamış, Türk güçlerinin başarılı savunmalarıyla işgal süreci ertelenmiş. Ancak 1916 yılı Şubat’ın da tüm direnişe karşın Rus orduları Bitlis’e girmişler. Bu işgal karşısında ilde ikinci büyük göç dalgası olmuş, bu göçlerde toplu ölümler gerçekleşmiştir. Bu işgal ve ardından gelen yıkım, ilde anlatılan hikayelere bakarak, “Bitlis’te Beş Minare” adlı o herkesçe bilinen türkünün bile doğumunu sağlamıştır. Bitlis, Mustafa Kemal Atatürk’ün kumanda ettiği güçlerin karşı saldırılarıyla 8 Ağustos 1916’da yeniden özgürlüğüne kavuşmuştur. Ahlat, Tatvan ve Sapgör gibi turizm merkezlerine sahip Bitlis’in doğal güzellikleri de göz kamaştırıcı nitelikte. Bu güzelliklerin başında volkanik Nemrut Dağı’nın ve Ahlat’taki Süphan Dağı’nın oluşturduğu Van ve Nemrut Gölleri gelmekte elbette. Ülkemizin en büyük gölü olan Van Gölü’ne genişçe kıyısı olan Bitlis, yaz aylarında bu gölün sahillerini deniz turizmi açısından değerlendirmekte. Bir diğer önemli göl olan Nemrut Krater Gölü de, yine Van Gölü gibi ülkemizin en büyük krater gölü unvanına sahip. Kraterde biri soğuk diğeri de sıcak olmak üzere iki adet göl vardır. Soğuk Göl 13 kilometrekare bir alanı kaplamakta ve derinliği 155 metredir. Sıcak Göl’ün Ilı Göl suyu 60 santigrat dereceye varabilmektedir. Üç kilometrekare alana sahiptir ve en derin noktası 100 metre civarındadır. İki göl arasında su bağlantıları bulunmaktadır. Bu gölün bulunduğu Nemrut Dağı’nın yüksekliği ise 2935 metredir. Tatvan ilçesi sınırlarındaki bu dağda yer alan krater gölü aynı zamanda dünyanın da ikinci büyük krater gölüne sahiptir. Aynı zamanda bu alan Van Gölü’yle birlikte ilin önemli kuş gözetleme alanı içinde de kalır. Bitlis’in yer aldığı bölge hala aktif tektonik hareketlere sahip olması ve fayların canlı olmasından dolayı da birçok kaplıcaya sahiptir. Bu kaplıcaların çoğunda tesisleşme henüz olmasa da suların yüksek ısısı ve birçok hastalığa iyi gelmelerinden dolayı da ilgi çekmektedirler. Bitlis, geçmişinde birçok uygarlığın bıraktığı tarihsel kalıntılarla birlikte önemli bir kültür mirasına da sahiptir. Bitlis merkezindeki Urartu Dönemine kadar inen kalesi, Ahlat ilçesindeki mezarlıklar ve bu mezarlardaki kümbet yapıları bu önemli mirasın nirengi noktalarıdır. Ve bu özelliklerden dolayı geçtiğimiz yıl UNESCOnun dünya kültür mirası listesinde Ahlat şehri geçici liste içerisine alınmıştır. Bitlis merkezine 60 km. uzaklıkta bulunan Ahlat’ta, 13. yüzyıldan kalma 14 kümbet mezar, 2 kale, Selçuklu döneminden kalma 5, Osmanlı Döneminden bir, MÖ. 2. bine kadar geri giden 4 ayrı mezarlık daha bulunmakta. Kümbetlerden özellikle, Çifte Kümbet, Emir Bayındır Kümbeti, Emir Ali, Usta Şagirt kümbetleri çok önemlidir. Kümbetlerin yanı sıra üzeri kitabeli ve kitabesi mezar taşlarından oluşan Selçuklu mezarlığının görkemi bu ilde Selçuklu’nun sonsuza uzanan hikâyesini anlatır şekildedir. İl merkezindeki kalenin dışında Van Gölü kıyısı boyunca uzanan sahil kaleleri Adilcevaz, Tatvan ve Ahlat kaleleri de ilin önemli tarihsel kalıntılarıdır. Yine ildeki birçok türbenin yanı sıra, ilk Türklerin izlerini taşıyan İhlasiye Medresesi, Şerifiye Camisi, Ahlat’taki müze ve Neolitik Döneme kadar inen varlıklarıyla hala birçoğu ev olarak kullanılan mağara evler, köprü ve kervansaraylar da mutlaka görülmesi gerekenler arasında yer alır. Bitlis’in sosyal yaşamındaki detaylar da ilin hala otantik ve geçmişten bugününe getirdiği kültürel izleri taşır. Bunların başında Ahlat’ta üretilen bastonlar ve kök boyalı kilimler gelir. Yemek kültürü açısından da ilin büryan kebabı ülke çapında bir üne sahipken, bu kebabın damlayan yağlarından yapılan Bitlis’e özgü Avşor çorbası ya da yemeği de olabildiğince özeldir. Bitlis, Van Gölü kıyısında hem medeniyetleri hem de kültürleri buluşturan ve buluşturduğu kadar geçmişi bugüne taşıyan bir kent. O buluşmalarda yüce dağların yarlarına ve Van Gölü’nün kıyılarına bulaşan ve rüzgarların söylediği nice aşk efsanesi de var ki, doğunun yanık tenli türküleri kadar sıcak ve derinler… Rehber Kategoriler Konular Güneydoğu Torosların tek geçit verdiği sarp bir yerde kurulan bir ilimiz. İl, doğudan Van Gölü, güneyden Siirt ve Batman, batıdan Muş, kuzeyden ise Ağrı ile çevrilidir. 41°33' ve 43°11' doğu boylamları ile 37°54' ve 38°58' kuzey enlemleri arasında yer alır. Trafik kod numarası 13' MenşeiBitlis ilinin merkez ilçesi olan Bitlis, Avrupa'yı Asya'ya bağlayan tarihi yolun ve Güneydoğu Torosların geçit verdiği yerde, sarp kayalıklar üzerinde kurulmuştur. Bu stratejik şehrin ortasında bulunan Bitlis Kalesini Makedonya Kralı İskender'in komutanlarından Lis veya Bedlis yaptırmıştır. Bilahare şehre sahip olan Türkler, bu kaleye izafeten Bidlis demişler, zamanla bu ilin ismi ?Bitlis? olarak göre, Babil Seferinden dönen İskender hastalanır. Rabat ve Kösür sularının birleştiği yerde 7 gün su içinde kalarak iyileşir. Komutanı veya kölesi Bedlis'e buraya kale yapılmasını emreder. Bu kale öyle yapılsın ki, benim bile bu kaleye girmem mükmün olmasın, der. İran ve Hindistan seferinden dönüşte kaleyi görmek ister. Kale yapılır, dönüşte İskender'e Bedlis karşı koyar ve kaleyi vermez. İskender yedi gün çok sayıda asker kaybederek almaya çalışır alamayınca geri döner. ?Kölem idi bana asi oldu" der. Muş'a geldiğinde Bedlis kale anahtarını teslim eder. İskender ?Niçin asi olup bu kadar askerin ölümüne sebeb oldun?? deyince, Bedlis; ?Benden bir kale yapmamı istediniz. Öyle bir kale istediniz ki, siz bile feth edemeyecektiniz. Ben de kralımın bu emrine uydum." tarihinin en mühim hususiyeti on üç asırdır Müslüman devletlerin elinde bulunan bir il olmasıdır. Daha önceki asırlarda bu bölgeye Hurrililer, Mitanniler, Asurlular, Babilliler, Medler, Persler Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar hakim olmuşlardır. Hazret-i Ömer zamanında, 641 senesinde İyad bin Ganem Bitlis'i ve kalesini fethetmiştir. Birkaç defa, İslam Devleti Bizanslılar arasında el değiştirmiş ise de Hamdani ve Mervani emirlikleri altında İslam hakimiyeti devam etmiştir. 1071'den önce Mervaniler, Selçuklu Devletine tabi olmuşlardır. 1071 Malazgirt Savaşından sonra Melikşah, Bitlis'i Dilmaçoğlu Mehmed Bey emrine verdi. Dilmaçoğluları Beyliği 1084-1192 kuruldu. Beylik, kısa bir müddet sonra Ahlatşahların idaresine girdi. 1207 yılına kadar Ahlatşahların idaresinde kalan bölge, 13. asırda Eyyubiler, Harezmşahlar, Moğollar, İlhanlılar ve Celayirliler tarafından ele geçirildi ise de, Türk beyleri bölgeyi idareye devam Bitlis Ortadoğunun stratejik bir bölgesi olarak sık sık el değiştirmiştir. Hazret-i Ömer'in Bitlis fethinden sonra, devamlı olarak İslam ülkelerinin elinde bir serhat şehri olarak kalmıştır. Selçuklulara bağlı Artukoğulları ile Eyyubiler, Haçlı seferlerine karşı Bitlis'i korumuşlardır. Bitlis bir ara Timur Devletine tabi olmuştur. On dördüncü asır başında Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Safevilerin eline geçmiştir. 1514 senesinde Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Han, Safevi Şah İsmail'i Çaldıran'da yenince, Bitlis Osmanlı toprağı olmuştur. Van Beylerbeyliğine bilahare Erzurum Beylerbeyliğine bağlanmıştır. Tanzimattan sonra eyalet olmuştur. Bir ara Muş'a bağlanmıştır. Birinci Dünya Harbinde Rusların istilasına uğramış ve çekilmelerinden sonra Ermeni çeteleri Bitlis'i tahrip etmiş ve katliamlar yapmıştır. Cumhuriyet devrinde 1929-1936 arasında idari sebeplerle nüfus azlığı gibi Muş'a bağlanmışsa da sonra yeniden il YapıBitlis ili dağlık bir bölgedir. Yüzölçümünün % 70'i dağlarla, % 15'i platolarla % 5'i yaylalarla kaplıdır. Ancak % 10'u ovalıktır. Dağların çoğu 2000 metreden yüksektir. Türkiye'nin ikinci büyük dağı olan Süphan Dağı bu ilimizde Bitlis, Doğu Anadolu'nun en dağlık bölgesidir. İl toprakları içinde yer alan Süphan Dağı, 4058 metre ile Türkiye'nin Ağrı Dağından sonra ikinci yüksek dağıdır. Ağrı gibi volkanik bir dağdır. 3500 metreden yukarısı devamlı karla örtülüdür. Dorukta 400 metre çapında krater gölü vardır. Üzeri sünger taşları, volkanik küller, derin yarlar ve mağaralarla doludur. Van Gölünün batısında yer alan Nemrut Dağı 2828 metredir. Adıyaman'daki Nemrut Dağı ayrıdır. Tepesinde Türkiye'nin en büyük krater gölü vardır. Gölün çevresi 600 m yükseklikte dik yamaçlarla çevrilidir. kilometrelik bir buzulu vardır. Diğer dağları Kırmızıtaş Tepe 2607 m Sini Dağı 2730 m Serkaç Tepe 2626 m Ziyaret Tepe 3002 m Karataş Tepe 2609 m Ziyaret Dağı 2542 m Kavuş-Şahap Dağı 3500 m Bitlis'te ovalar azdır. Azami % 10'u geçmez. Çok bereketli olan Ahlat Ovası, Van Gölü kıyısındadır. Rahva Ovası ise Van Gölüne doğru uzanır. Diğer ovaları İlin mühim akarsuları yoktur. Dağlardan çıkarken Van Gölüne dökülen veya Murat Irmağına dökülen birkaç dere ve çay vardır. Başlıcaları Bitlis Çayı, Botan Çayı, Karasu, Ağkiz, Oranz Dereleri, Garsay Suyu, Hizan Suyu, Güzel Dere ve Garzan Bitlis göl bakımından zengindir. Van Gölünün yarısı Bitlis iline aittir. Van Gölü Türkiye'nin en büyük gölüdür. Nazik Kers Gölü bir vadinin lav seddi ile tıkanması neticesi meydana gelmiştir. Sularını Van Gölüne boşaltır. Haçlı Gölü, Karasu Çayı kenarındadır. Tatvan'dadır. Arin Gölü, Adilcevaz'ın doğusundadır. Van Gölünden bir alüvyon seddi ile ayrılmıştır. Nemrud Gölü, 2400 m yükseklikte 4 km2lik bir volkanik göldür. Çok güzel manzarası vardır. Türkiye'nin en büyük volkanik ve Bitki ÖrtüsüKışlar erken gelir ve geç gider. Kar örtüsü nisan sonlarına kadar devam eder. Hava mayıs-ekim arası kuraktır. Denizlerden uzak ve deniz seviyesinden çok yüksek olduğu için kara iklimi hüküm sürer. Van Gölü sebebiyle kışları Erzurum ve Kars'a nazaran daha az soğuk geçer. Bol kar yağar. Yazları kısa sürer 150 gün ve sıcaktır. İlin ısısı -19°C ile arasında seyreder. Yağış miktarı 958 mm'dir. Yağışın % 45'i kışın, % 31'i ilkbahar ve % 24'ü sonbahara aittir. Yağış, Akdeniz yağış rejimine çok benzer. Karların eriyişi yavaştır. Bunun için sel olmaz. Yağış miktarı yeterlidir. Fakat yazın içme suyu sıkıntısı çekilmektedir. Bitlis'in % 35'e yaklaşan kısmı ormanlarla kaplıdır. Türkiye'nin en yüksek ormanları bu ilimizdedir. Ormanların çoğu meşeliktir. Nemrut Dağının güney yamaçları ile krater göllerin iç yamaçları koruluk halinde ormanlarla kaplıdır. Ormanların bir kısmı da ardıçtan meydana gelmiştir. Nemrut Kraterinin iç yamaçlarındaki 2900 metredeki orman, Türkiye'nin en yüksek ormanıdır. Hizan, orman bakımından en zengin bölgedir. Dağlarda yabani meyve ağaçları ve kavak görülür. Bitlis'in %30'u çayır ve mer'a olup, % 20'ye yakın kısmı da ekime ekonomisi tarıma dayanır. Faal nüfusun % 80'i tarım, hayvancılık ve ormancılıkla Ekime müsait arazinin çoğunda tahıl ekilir. En çok buğday ayrıca çavdar, darı, arpa, baklagillerden bilhassa fasulye yetişir. Tütün azdır. Fakat çok kalitelidir. ?Virginia? tipinde olup özel renk ve kokuya sahiptir. Meyvecilik sebzecilikten ileridir. Cevizleri, armutları meşhurdur. Antep fıstığı, meyan kökü, elma, kiraz ve dut bol miktarda yetişir. Ahlat'ın armudu ile meyan kökü asırlardan beri ün yapmıştır. Vişne, badem, ayva ve kayısı da Hayvancılıkla daha çok göçebe aşiretler uğraşır. Beritan ve Alikan aşiretleri başlıcalarıdır. Koyun, keçi ve sığır beslenir. Arıcılık gelişmekte olup, Bitlis balı lezzeti, nefaseti ve beyazlığı ile Bitlis'in % 80'e yakın köyü orman içinde ve yakınındadır. Ormancılık en çok Hizan, Mutki ve Tatvan'da ileridir. Orman ürünleri sanayii henüz Arazi yüksek olduğundan ve kış şartlarının uzun süre devam etmesi sebebiyle maden arama zordur. Bitlis'te henüz çalışan maden işletmesi yoktur. Türk Petrol Anonim Ortaklığına Bitlis ve Siirt'te hektarlık alanda petrol araması için ruhsat Bitlis'te sanayi henüz gelişme halindedir. Küçük sanayi; oto tamirciliği, teneke ve demircilik ile dokuma üzerinedir. Büyük işletmeler Bitlis Sigara Fabrikası, Bitlis Un Fabrikası, Tatvan Et Kombinası, Tatvan Yem Fabrikası ve Tatvan Tersanesi ile Adilcevaz Süt Bitlis ulaşım bakımından bir kavşak noktasıdır. Avrupa ile Asya'yı birleştiren demiryolu Tatvan'ın Tug İskelesinde sona erer. Tren feribotlarla Van Gölünü geçerek Van'dan demiryolu ile İran'a ve Güneydoğu Anadolu'dan gelen karayolları burada kesişir. Diyarbakır ve Adıyaman'dan gelen karayolu ile Muş ve Bingöl'den gelen karayolu Bitlis'te kesişerek, Van Gölü güneyini takiben Van'a ulaşır. Bitlis Güneydoğu Toroslarının geçit verdiği tek bölgedir. Van Gölünde deniz taşımacılığı ve Sosyal Hayat1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. 1950'den sonra köylerden şehirlere göç ve adetler Bitlis zengin bir kültür mirasına sahiptir. Bitlis'in ilçesi olan Ahlat, 13. asırda dünyanın sayılı ilim ve kültür merkezi idi. Türk-İslam kültürü diğer kültürlere hakim olarak Bitlis'e yerleşmiştir. Meşhur yemekleri Bitlis köftesi, şekalok ve büryandır. Halk edebiyatı bakımından çok zengindir. Efsane, masal, mani, atasözü ve türküleri çoktur. Oyunları halay ve bar şeklindedir. Halaya "berit" denir. Başlıcaları Alkuşta, Harkuşta, Teminağa, Sözme, Tringo ve Gorzana'dır. Ata binmek, cirit oyunu ve kayakçılık yaygındır. Kadınlar uzun kollu ve geniş etekli fistan, erkekler ise keçi kılından dokunmuş bir nevi şalvar olan şal ile ayağa giyilen yün çorap ve başa kafiye ve egol denilen puşu giyerler. Harika denilen ayakkabıların üstü kıl veya yünle örtülü altı kenevir dokumadır. Göçebe halinde yaşayan aşiretler son senelerde muayyen bölgelere yerleşmeye başlamışlardır. Folkloru insan sevgisi ile doludur. Bitlis folklor bakımından bir Birinci Dünya Harbinden önce Bitlis'te lise dengi okullar, Amerikan koleji, öğretmen ve askeri okullar vardı. Birinci Dünya Harbinde Bitlis çok zarar gördü. Nüfusu 5000'e indi. Cumhuriyet devrinde yeniden gelişmeye başladı. 1945'te okur-yazar nisbeti % 7 iken, bugün bu miktar % 50'ye doğru çıkmaktadır. Bitlis'te okul ve öğrenci sayısı her geçen sene hızla artmaktadır. 1937'de sadece 2 köyde ilkokul varken, bugün köylerdeki ilkokul sayısını 343'e çıkmıştır. Şehir merkezlerinde 16 ortaokul, 4 mesleki ve teknik ortaokul, 7 mesleki ve teknik lise, 7 lise biri merkez olmak üzere yedi ilçeden 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 18, Bölükyazı bucağına bağlı 22, Narlıdere bucağına bağlı 7, Sarıkonak bucağına bağlı 21 köyü vardır. İlçe toprakları genelde hayvancılığa dayanır. Yaylacılık yoluyla en çok koyun beslenir. Akarsu boylarında tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar, darı ve tütündür. Sigara, süt fabrikaları ve et kombinası başlıca sanayii merkezi Bitlis Çayı vadisinde Kömüş, Rabat, Tıkılan ve Arıh derelerinin kenarlarında kurulmuştur. Mahalleler köprülerle birbirine bağlanır. Eski devirlerde doğunun en büyük yerleşim merkezlerinden biri olan ilçe, Birinci Dünya Harbi sırasında çok tahrip olmuş ve göçlerle boşalmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra tekrar gelişmeye başlamış ise de Tatvan'ın yolların kesiştiği yerde olması yüzünden sönük kalmıştır. Elazığ-Bingöl-Muş karayolu ilçe merkezinden geçer. İlçe belediyesi 1800'de 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, ilçe merkezinde, köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 13, Göldüzü bucağına bağlı 12 köyü vardır. Yüzölçümü 812 km2 olup, nüfus yoğunluğu 33'tür. İlçe toprakları Van Gölünün kuzey kıyısı ile Süphan Dağının yamaçları arasında çok eski devirlere dayanır. Bölge en eski Urartu yerleşim merkezlerindendir. Çeşitli devletlerin hakimiyeti altına giren Adilcevaz 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türkler tarafından fethedildi. Cumhuriyetin ilk yıllarında bucak merkeziyken, 1953'te ilçe tarıma dayalıdır. Süphan Dağı ile Van Gölü arasındaki düzlüklerde tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar, ceviz ve meyvedir. Hayvancılık gelişmiş olup, koyun ve keçi beslenir ve arıcılık yapılır. Ceviz ağaçlarının kerestesi meşhurdur. Devlete ait süt ve peynir fabrikası başlıca sanayi merkezi Van Gölü kıyısında kurulmuştur. Ahlat-Erciş karayolu ilçeden geçer. Karakoyunluların saldırılarından önce bu şehrin beyi ?Adil? ve cevizi bol olduğundan ?Adilcevaz? ismi verilmiştir. İlçe belediyesi 1875'te kurulmuştur. İl merkezine 80 km 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 14, Ovakışla bucağına bağlı 11 köyü vardır. Yüzölçümü 1044 km2 olup, nüfus yoğunluğu 33'tür. İlçe toprakları genelde düzdür. Kuzeyinde Süphan Dağı, batısında Nemrut Dağı, güneybatısında Van Gölü yer alır. Ahlat Ovası bu dağlar ile Van Gölü ovasında yer çok eski bir tarihe sahiptir. Buraya Araplar Hilat; Romalılar Hilyat demişlerdir. Ahlat ve Bitlis, hazret-i Ömer zamanında İyad bin Ganem tarafından fethedilmiştir. Fakat bir müddet sonra tekrar Bizanslılar ele geçirdiler ise de hazret-i Muaviye zamanında Habib bin Mesleme Ahlat'ı yeniden kontrol altına aldı. Muhammed bin Mervan Ahlat'ı El-Cezire valiliğine Malazgirt Zaferinden sonra Selçuklu hakimiyetine giren Ahlat'ta 1100 senesinden itibaren Sökmenliler Ahlatşahlar idaresi başladı. 1207'de Eyyubiler Ahlat'a hakim oldular. Moğol istilasında Ahlat çok büyük zarar gördü. İlhanlı Devleti yıkılınca, Ahlat Karakoyunlu Türkmenlerinin eline geçti. 1461'de Akkoyunlular, 1470'te ise Safeviler bölgeye hakim oldu. Çaldıran Savaşından sonra Ahlat, Osmanlı toprağının bir parçası hayvancılığa dayalıdır. Yaylacılık yoluyla en çok koyun ve keçi beslenir. Ovada tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri buğday, çavdar ve cevizdir. Hayvancılığa bağlı olarak süt ve süt ürünleri üretimi yaygındır. Deri üretimi ekonomide önemli yer merkezi Van Gölünün kuzeybatı kıyısında kurulmuştur. Eski şehir merkezi kıyıdan 2 km içeride olup, yıkıntıları hala ayaktadır. İlçe Selçuklular zamanında dünyanın sayılı ilim ve kültür merkeziydi. Ahlat'ta bulunan tarihi eserler, birçok ülkenin tarihi eserlerinden fazladır. İlçede yer alan kümbetler, ortaçağ Türk türbe mimarisinin en güzel örnekleridir. Orta Anadolu'daki Selçuklu kümbetlerinden farkı, çatı kısmının panolara ayrılması ve saçak şeklinde dışarıya taşmış olmalarıdır. İlçe belediyesi 1896'da kurulmuştur. Adilcevaz-Tatvan karayolu İlçeden 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 25 köyü vardır. İlçe toprakları genellikle dağlıktır. Ekonomisi hayvancılığa dayalıdır. Merkez ilçeye bağlı bucak iken 19 Haziran 1987'de 3392 sayılı kanunla ilçe 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, 4798'i ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 18, Akşar bucağına bağlı 4, Sağınlı bucağına bağlı 11 köyü vardır. Yüzölçümü 917 km2 olup, nüfus yoğunluğu 48'dir. İlçe toprakları dağlıktır. Düzlük alanları çok azdır. Dağlardan kaynaklanan suları Botan Çayına katılan dereler toplar. Akarsu vadilerinde tarım yapılabilecek küçük düzlükler vardır. Dağlarda geniş yaylalar yer hayvancılığa dayanır. Yaylacılık yolu ile en çok kıl keçisi ve koyun beslenir. Modern yöntemler kullanılmadığından hayvansal ürünler düşüktür. Başlıca hayvansal ürünler peynir, yağ, bal, yapağı ve deridir. Tarıma müsait yerlerde çok az miktarda buğday, darı, patates, ceviz elma ve soğan yetiştirilir. El dokumacılığı Kavuşşahap Dağlarının eteklerinde kurulmuş olup az gelişmiş küçük bir yerleşim merkezidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ilçeyken 1929'da bucak haline getirilen Hizan, 1936'da yeniden ilçe merkezi oldu. İl merkezine 50 km mesafededir. Belediyesi 1925'te 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, 2490'ı ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 10, Geyikpınar bucağına bağlı 8, Kavakbaşı bucağına bağlı 12, Meydan bucağına bağlı 12 köyü vardır. Yüzölçümü 1068 km2 olup, nüfus yoğunluğu 36'dır. İlçe toprakları dağlıktır. Kuşçu ve Tandır dağları ilçe topraklarında yer alır. Dağlardan kaynaklanan suları Garzan Çayı ile Bitlis Çayı hayvancılığa dayanır. Yaylacılık yöntemi ile küçük baş hayvan beslenir. İlçede sığırlar için bir tabii tohumlama istasyonu vardır. Akarsu vadilerindeki düzlüklerde tarım yapılır. Başlıca tarım ürünleri, patates ve darıdır. Ayrıca az miktarda soğan, ceviz, buğday, fasulye ve armut gelişmemiş bir yerleşim merkezidir. İl merkezine 21 km uzaklıktadır. Belediyesi 1941'de 1990 sayımına göre toplam nüfusu olup, ilçe merkezinde köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 9, Küçüksu bucağına bağlı 10, Reşadiye bucağına bağlı 23 köyü vardır. Yüzölçümü 1235 km2 olup, nüfus yoğunluğu 66'dır. İlçe toprakları genelde dağlıktır. Dağlardan kaynaklanan suların bir kısmı Van Gölüne dökülür, bir kısmı ise Botan Çayına ticaret, sanayi ve tarıma dayalıdır. Tarıma elverişli toprakları azdır. Başlıca tarım ürünleri şekerpancarı ve buğday olup az miktarda sebze yetiştirilir. Yem fabrikası, et kombinası ve Türkiye Gemi Sanayi AŞ'ye ait atölyeler başlıca sanayi kuruluşlarıdır. İlçe topraklarında süngertaşı ve perlit yatakları merkezi Van Gölünün güneybatı kıyısında tabii bir limanın kenarında kurulmuştur. 1936'da ilçe olan Tatvan hızla gelişmektedir. Demiryolu, denizyolu Van Gölü ve karayolu bakımından bir kavşak noktasıdır. Tatvan-Van arasında feribotlarla ulaşım sağlanır. İl merkezine 25 km mesafededir. İlçe belediyesi 1936'da ve Turistik YerleriBitlis, tarihi eserleri ile gerçek bir hazinedir. Her biri tarihi bir belge olan bu eserler, henüz tam anlamıyla incelenmemiş ve tanıtılmamıştır. Eserlerin çoğu, Selçuklu ve Osmanlı devrine aittir. Daha önceki devirlere ait olanların sayısı Kalesi Büyük İskender tarafından yaptırıldığı söylenirse de, daha eski devirlere aittir. İskender bazı ilavelerle tamir ettirmiştir. Kale eski devirlerin müstahkem mevki hususiyetlerini taşır. Günümüzde önemli bölümü yıkık olan kaleden şehrin her tarafı Kalesi Adilcevaz ilçesinin 6 km kuzeyinde bir tepe üzerinde kurulmuştur. Urartular devrinde yapılan kalenin üç tarafı sarp kayalıktır. Günümüzde harabe Kalesi Ahlat'ta iki kale vardır. Birisi eski devirlere ait olup, harabe halindedir. İkinci kale Yavuz Sultan Selim Han tarafından yaptırılmış, Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından Mimar Sinan'a tamir ettirilmiştir. Dış duvarlar 400X200 m ebadındadır. Dış sütunların yüksekliği Van Gölü tarafında 13 m, kara tarafında Cami Anadolu Türk mimarisinin en eski ve kıymetli eserlerinden biridir. Artukoğulları zamanında 1150'de yaptırılmıştır. Taş işçiliği çok değerlidir. Türkiye'deki en eski camilerin Külliyesi Cami, medrese, imaret ve türbeden meydana gelen külliye, 1528'de yapılmıştır. Osmanlı döneminde yapılmasına rağmen, Selçuklu taş işçiliğini 15. asırda yaşatan güzel bir Camii Şehir merkezinin batı yakasındadır. Kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. 1801'de büyük bir tamir görerek bugünkü halini Begiye Camii 1443'te yapılmış olup, tek minarelidir. Selçuklu ve Arap mimari özelliklerini Paşa Camii Ahlat'ta, Kanuni devri vezirlerinden İskender Paşa tarafından 1564'te yaptırılmıştır. Taş işçiliği meşhur olup Selçuklu yapılarının özelliklerini Mahmud Camii Ahlat Kalesi içindedir. Kadı Mahmud tarafından 1584'te Medresesi Gökmeydan Mahallesindedir. 1589'da yapılan medrese, mimari süsleme açısından ilin tarihi eserleri arasında en zengin olanıdır. Selçuklu süsleme anlayışı Medresesi Zeydan Mahallesindedir. On altıncı asırda yapıldığı tahmin edilen medrese, günümüzde yıkık Medresesi Hersan Mahallesindedir. 1700'de yapıldığı zannedilmektedir. Günümüzde karakol olarak Medresesi Çırik Düzü denilen mevkidedir. On sekiz veya on dukuzuncu asırda yapıldığı zannedilmektedir. Doğu batı doğrultusuna uzanan dikdörtgen Kervansarayı Bitlis-Tatvan yolu üzerinde Rehva Düzünde 16. asırda Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır. Anadolu'nun en büyük Bitlis-Diyarbakır yolu üzerinde dağlar arasındadır. büyüklükte bir alanı kaplar. Günümüzde büyük bölümü yıkık olan hanın, kim tarafından ve ne zaman yapıldığı hakkında bir bilgi Sagind Kümbeti Ahlat'ın Meydanlık Mezarlığının güneyindedir. Ahlat'taki kümbetlerin içinde en büyüğü olduğundan Ulu Kümbet de denir. Yapılış tarihi belli değildir. Sagind "çırak" manasına gelir. Rivayete göre ustanın yaptığı kümbeti yıkılıp, çırağın yaptığı yıkılmayınca bu isim verilmiştir. İki kısımlıdır. Anadolu motif ve desenlerini Padişah Kümbeti Ahlat'ta olup, Uzun Hasan'ın zevcesinin kümbeti olarak bilinirse de, ona ait olduğuna dair kesin delil yoktur. Üst kısmı yıkıktır. Kare bir kaide üzerine onikigen bir şekilde tarihi bakımdan olduğu gibi turizm açısından da oldukça zengindir. Avcılık, dağ ve kış sporları için çok Dağı Eski bir yanardağ olan bu dağın çevresi tabii güzelliklerle doludur. Türkiye'nin en yüksek ormanları burada yer alır. Dağ ve kış sporları için Buluk Suyu çok lezzetli, ağaçlık bir mesire Deresi Ahlat'tadır. Söğüt, kavak ve meyve ağaçları ile güzel bir piknik Vadisi Ahlat yakınında ağaçlık ve soğuk tatlı suları ile bir mesire Bitlis eski bir volkanik arazi üzerinde olduğundan çok sayıda şifalı kaplıcaları içme suları ve ılıcaları Güroymak Kaplıcası Güroymak ilçesinin 12 km kuzeybatısındadır. Banyo halinde sakinleştirici ve damar açıcı özelliğe sahiptir. İçme kürleri, karaciğer, safra yolları ve sindirim sistemi üzerinde faydalı Germap Kaplıcası Merkez ilçeye bağlı Bölükyazı bucağının Ilıcak köyündedir. Banyo kürleri, mikrop öldürücü, iltihap çözücü etkiye Kaplıcası İl merkezinde Bitlis Deresi kenarındadır. Banyo uygulaması deri hastalıklarına Kaplıcası İl merkezinde Taş Mahallededir. Romatizma ve deri hastalıklarına iyi Acısuyu Merkez ilçenin Yolyazı köyündedir. Romatizma ve deri hastalıklarına iyi Dağı Kaplıcası Nemrut Dağı kraterindedir. Tesisi bulunmayan kaplıcanın 60°C sıcaklıktaki suyu, romatizma ve deri hastalıklarına iyi Bu bulmacanın çözümü 6 harftir ve T A harfi ile başlar Aşağıda, Van Gölünün batı kıyısında bulunan Bitlis ilçesi için doğru cevabı bulacaksınız, eğer bulmaca'ü bitirmek için daha fazla yardıma ihtiyacınız olursa navigasyonunuza devam edin ve Arama fonksiyonumuzu deneyin. CodyCross New York, New York! Grup 378 cevabı biliyor musun? CODYCROSS New York, New York! Grup 378 Bulmaca 5 Mirkelamın bir şarkısı, pansuman Eski dilde dört dize içeren şiir parçası, bent Üzerinde siperlik bulunan lamba Mahkeme kararı ile boşanılan eşe verilen aylık Verdiği sözü tutmayan, dönek Böbreklerde üretilen idrarı depolayan organ Bir tamın dörtte biri Asker çizmesi Çalışan birini görevinden uzaklaştırmak Yapımı kemal sunal filmi Tekmesiyle meşhur, çinli street fighter karakteri Tavuğun sindiriminde rol oynar, çorbası yapılır Futbol gibi spor dallarında savunmadaki oyuncu Hem elektrikle hem de benzinle çalışabilen araba diğer bulmacar Tatvan Nemrut dağı ile van gölü arasındaki ilçe Tatvan Merkezinden büyük ve kalabalık olan bitlis ilçesi benzer bulmaca Beyşehir gölünün batı kıyısında tol mevkiinde selçuklu şehri Van gölü kıyısında yer alan bir bitlis ilçesi Japonya'da biva gölünün doğu kıyısında bulunan eski derebeylik kenti Bitlis'in bir ilçesi Bitlis ilçesi Kef kalesinin yer aldığı bitlis ilçesi Merkezinden büyük ve kalabalık olan bitlis ilçesi Gölcük gölünün yer aldığı izmir ilçesi Eğirdir gölünün doğu komşusu olan isparta ilçesi Balık gölünün yer aldığı ağrı ilçesi Balıkesirin ege denizi kıyısında bulunan ilçesi Antalya körfezinin batı kıyısında bir koy ve burun Antalya körfezinin batı kıyısında bir burun Basra körfezinin batı kıyısında bir ülke Hindistan'ın batı kıyısında bir eyalet Kuzey atlas okyanusunun batı avrupa kıyısında oluşturduğugeniş körfez Beyşehir gölü kıyısında ve beyşehir, konya ilçesi sınırları içerisinde, yaklaşık yıllarına tarihlendirilen geç hitit kalıntılarının ve özellikle de bir anıtın bulunduğu bir arkeolojik alan Bitlis ilçeleri Bitlis ve diyarbakır yöresinde oynanan halay türü bir halk oyunu Bitlis ilinde bir göl Son Bulmacalar Çattı da pattı kaç attı tekerlemesi bu oyundadır Tarihin babası sayılan ünlü antik yunan tarihçi Erkek ve kız çocuğun benzediğine inanılan yakınlar Türkçe eklemeli bir dildir 2013 akdeniz oyunlarına ev sahipliği yapan ilimiz Genelde şiddetli tokadı ifade ederken söylenir Çanak çömlek patladı , bu oyunda duyulan nidadır Abd savunma bakanlığı binası pentagonun şekli

van gölüne kıyısı olan bitlis ilçesi